Geçtiğimiz günlerde bir aileyi kaybettik… Hem de bir tatilin, bir mutluluk molasının tam ortasında. İlk önce “besin zehirlenmesi” denildi, ardından “böcek ilaçlaması” iddiaları konuşuldu. Olayın sebebi tam olarak netleşmemiş olsa da, acı gerçek değişmiyor: Bir ihmal daha can aldı.
Ve biz, toplum olarak yine aynı yakıcı soruyla baş başa kaldık: Bu ülkede insan hayatı neden bu kadar kolay riske atılıyor?
Bugün o aile, yarın biz, bir sonraki gün çocuklarımız… Çünkü tehlike kapı eşiğinde değil, hayatın tam merkezinde. Yediğimiz yemekte, kaldığımız odada, hatta soluduğumuz havada.
Maliyet Düşürme Takıntısı ve Denetim Zafiyeti
Birçok işletme, sadece “maliyet düşük olsun” diye fahiş bir riski göze alıyor. Yetkisiz kişilere ilaçlama yaptırılıyor, hijyen eğitimi lüks görülüp ihmal ediliyor, gıda güvenliği kuralları sadece kağıt üzerinde bırakılıyor. Bazen bir soğuk hava deposu birkaç derece fazla sıcak oluyor, bazen ilaçlama sonrası odalar yeterince havalandırılmıyor.
Ve ihmal, geldiği zaman kapı çalmıyor… Hayatlarımızın içine hunharca dalıveriyor. Suskunluk En Büyük Suç Ortağıdır
Toplumsal bilinç dediğimiz şey, sadece teorik bir kavram değildir; bizzat eylemdir.
Bu bilinç; çocuğumuzun yemekteki kokuyu fark edince “Anne/Baba, bu yenir mi?” diye sorabilmesidir.
Bu bilinç; bir otelde konaklarken resepsiyona “İlaçlama kim tarafından, hangi yetkiyle yapılıyor?” diye çekinmeden sorabilmemizdir.
Bu bilinç; yanlış gördüğümüzde “Aman bana dokunmasın” demek yerine, itiraz ederek ses çıkarabilmemizdir.
Çünkü unutmayalım: Suskunluk, bazen en büyük suç ortağıdır.
Yetkililerin denetimi elbette çok önemlidir. Ancak bireysel duyarlılık olmadan hiçbir denetim tam anlamıyla başarılı olamaz. Biz sormadıkça, sorgulamadıkça, hakkımızı aramadıkça ve itiraz etmedikçe, kurallar her zaman kâğıt üzerinde kalacaktır.
Sağlık, Kader Değil, Kutsal Bir Emanettir
Bugün kaybettiğimiz o aileyi geri getiremeyiz. Ama aynı acının başka bir kapıyı çalmaması için güçlü bir ses olabiliriz.
Şunu hepimiz aklımıza kazımalıyız: Sağlık, kader değildir. Sağlık, korunması gereken, kutsal bir emanettir. Ve bu emaneti koruma sorumluluğu, devletten vatandaşa, işletmeden çalışana kadar hepimizin omuzlarındadır.
Dilerim ki bu yaşanan büyük acı, toplum olarak hepimizi köklü bir uyanışa sevk etsin…
Ben kendi adıma tek bir dilekte bulunuyorum:
Gönül notu:“Bir ihmal daha can almasın.”