ANKARA – BHA
Avşar, son dönemde bazı siyasi aktörlerin yolsuzluk iddialarına karşı savunmalarında “darbe”, “savaş hukuku”, “tutsak” gibi kavramları öne çıkarmasını eleştirerek, bu yaklaşımın hukuka duyulan toplumsal güveni erozyona uğratabileceğini belirtti.
“Yargı süreçlerinin bağımsız yürütülmesi, demokratik sistemin sigortasıdır,” diyen Avşar, delillere dayanan soruşturmaların siyasi pozisyonlara göre değerlendirilmemesi gerektiğini vurguladı.
Siyasi Kimlik, Hukuki Süreci Değiştirmez
Prof. Dr. Zakir Avşar, “Yolsuzluk iddiaları karşısında hukuka sığınmak yerine, bu süreci bir kurumsal arınma fırsatı olarak görmek gerekir. Siyasi kimlikler, delillerin ve sürecin ciddiyetini gölgeleyemez,” ifadelerini kullandı.
Soruşturmalarda teknik takip, banka hareketleri, tanık beyanları ve diğer somut delillerin varlığına işaret eden Avşar, sürecin keyfi değil, hukuka uygun yürütüldüğünün altını çizdi.
Popülizme Karşı Hukukun Üstünlüğü
Yolsuzluk dosyalarının “siyasi operasyon” gibi gösterilmesinin popülist bir refleks olduğunu söyleyen Avşar, bu yöntemin siyasi tabanı konsolide etme amacını taşıdığını, ancak uzun vadede demokratik kültüre zarar verdiğini belirtti:
“Delil varsa hukukun işlemesi engellenmemeli. ‘Darbe’ diyerek kamuoyunu yanıltmaya çalışmak, hem siyasetin meşruiyetini hem de adalet sisteminin güvenilirliğini zedeler.”
Avşar’dan Siyasi Yapılara Çağrı: Şeffaflıktan Korkmayın
Prof. Dr. Zakir Avşar, siyasi partilerin iç denetim mekanizmalarını işletmeleri ve yolsuzlukla mücadeleyi bir tehdit değil, kurumsal temizlenme fırsatı olarak görmeleri gerektiğini söyledi.
“Şeffaflık ve hesap verebilirlik, bir siyasi yapı için zayıflık değil, güç göstergesidir,” diyen Avşar, hukukun siyaseti daraltmadığını, tam tersine meşru temellere oturttuğunu ifade etti.