HAKAN BAKAR/SİVAS-BHA
Yıldırım Kaya, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“14 Haziran 2025 tarihinde gerçekleştirilen Liselere Geçiş Sistemi (LGS) sınavı, öğrencilerin bilgi ve birikiminden çok, sabır, strateji ve sınav pratiğine ne kadar hâkim olduğunu ölçen bir sistem haline gelmiştir. Özellikle Türkçe ve Fen Bilimleri testlerinde yaşananlar, kamuoyunda haklı eleştirilere neden olmuş; sınavın ölçme-değerlendirme adaleti bir kez daha sorgulanmıştır. Sınavda sorulan soruları derslere göre değerlendirdiğimizde; Türkçe testi müfredatla değil, tuzakla sınandılar.
Türkçe soruları görünürde kazanımlara uygun gibi gözükse de, okullarda verilen ders işleyişiyle uyumsuzdu. Devlet okullarında eğitim gören öğrenciler ciddi dezavantaj yaşadı.
Sınavdan çıkan binlerce öğrencinin bahçeye gözyaşları içinde çıkması, yalnızca akademik değil, psikolojik bir travmanın da göstergesidir. 7. sınıf konularının 8. sınıf sınavına yedirilmesi, uzun ve dikkat dağıtıcı paragraflar, grafik ve sözel mantık sorularının ders kitaplarında yer almaması, öğrencileri özel ders ve kurslara yönlendirmekte; kamu okullarında eğitim gören çocuklar sistem dışına itilmektedir.
Fen Bilimleri Testi: Bilimsel Düşünce Değil, Okuma Hızı Ölçüldü
Fen testinde ezbercilikten uzaklaşılmış, yorumlama ve analiz becerileri öne çıkarılmış gibi görünse de; yoğun görseller, uzun metinler, karmaşık ifadeler ve teknik dil öğrencilerin fen bilgisini değil, okuduğunu anlama ve zamanla başa çıkma becerilerini sınamıştır. Uygulamalı bir ders olan fen bilimleri, sınavda teorik karmaşaya indirgenmiştir.
Bu Sınav Eşitliği Değil, Eşitsizliği Ölçüyor
Görünen tablo nettir:
Sınav soruları ders kitaplarıyla örtüşmemektedir.
Devlet okulundaki öğrenci dezavantajlı duruma düşmektedir.
Eğitimde bölgesel eşitsizlikler daha da derinleşmektedir.
Öğrenciler özel ders ve dershaneye mahkûm edilmektedir.
Çözüm önerimiz açıktır:
Öğrenciler sınavla değil, bilimsel yönlendirme ile yetenek ve becerilerine göre liselere yerleştirilmelidir.
Sınav sistemi sürdürülecekse:
Ya sınavlar ders kitaplarına uygun hale getirilmelidir, ya da ders kitapları sınav sistemine göre bilimsel temelde yeniden yazılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki:
Bir sınav, öğrencinin zekâsını değil, erişim imkanlarını ölçüyorsa, orada adalet yoktur.
Bu anlayış; fırsat eşitliğini yok eder, toplumsal adaletsizliği derinleştirir.
Biz çocuklarımızın gözyaşını değil, başarılarını konuşmak istiyoruz.
Laik, bilimsel, çağdaş, kamusal eğitim için;
adil, şeffaf, kapsayıcı bir eğitim sistemi inşa etmek zorundayız.”