ANKARA-BHA
ASO Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Ardıç, Mayıs ayı Meclis Toplantısı’ndaki konuşmasına küresel ekonomideki gelişmeleri değerlendirerek başladı. Dünya ekonomisinin hızlı bir dönüşüm içinde olduğuna dikkat çeken Başkan Ardıç, “Tedarik zincirindeki kırılmalar, küreselleşmeye alternatif olarak bölgeselleşme eğilimleri, jeopolitik gerilimler ve son olarak tarifelerle başlayan korumacılık dalgası; üretimden lojistiğe, yatırımlardan güvenlik stratejilerine kadar tüm dengeleri sarsıyor” dedi.
Ekonomik düzenin daha kırılgan ve öngörülemez olduğunu belirten Başkan Ardıç, “Özel sektör olarak üzerimize düşen büyük bir sorumluluk var. Değişime direnmek yerine, değişimin öncüsü olmak zorundayız. Esnek, yenilikçi ve kapsayıcı iş modelleriyle sadece krizleri aşmakla kalmayıp aynı zamanda büyümeyi de sürdürülebilir hale getirmeliyiz. Bugün karşılaştığımız zorluklar, yarının güçlü ve dirençli şirketlerini inşa etmek için bir fırsattır. Unutmayalım; dönüşüme öncülük edenler her zaman bir adım önde olur” ifadelerini kullandı.
Mart ayında aylık yüzde 3,4, yıllık yüzde 2,5 artan Sanayi Üretim Endeksi’nde çeyreklik bazda yüzde 2,2’lik daralma olduğuna dikkat çeken Başkan Ardıç, sanayi üretiminin son 5 yılda sadece %8 arttığını, maliyet kaynaklı gelişmelerin üretim kapasitesini azalttığını vurguladı. Manşet PMI endeksinin Nisan ayında değişmeyerek 47,3 seviyesinde kalmasının sektörün performansındaki bozulmaya işaret ettiğini ve faaliyet koşullarındaki yavaşlamanın 13 aydır sürdüğünü söyleyen Başkan Ardıç, “Son yıllarda büyümeye tüketimin öncülük ettiği, sanayinin ise ciddi anlamda güç kaybettiği bir süreç yaşıyoruz. Bizim asıl sorunumuz, üretmeden tüketmemiz. Üretimi teşvik edecek yapısal dönüşümü mutlaka gerçekleştirmemiz gerekiyor” DEDİ.
Artan maliyetlerin yarattığı sıkıntıya dikkat çeken Başkan Ardıç, şunları söyledi:
“Yüksek faizin getirdiği finansman maliyeti hepimizin malumu. Üretici fiyat endeksi %22.5 iken ticari kredi faizleri %60’ları aşmış durumda. İhracatta rekabet gücümüz her geçen gün azalırken; mevcut pazarlarımızı da kaybetme riski ile karşı karşıyayız. Pazar kaybı yaşamamak için zararına ihracat yapan sanayicilerimiz var. Bu sürdürülebilir bir durum değildir.
Sanayicinin ücret maliyetlerinin ihracatta rakibi olan ülkelerin ortalamasının üzerine çıktığını belirten Başkan Ardıç, şöyle devam etti:
“Maalesef acı bir gerçeğimiz var. Mevcut ücretler çalışanlarımızı tatmin etmezken, işverenlerimiz için ise aşırı yüksek. Bu durum, yapısal bir sorunun varlığına işaret ediyor. Ülkemizde verimlilik artışının sınırlı kalması, emeğin hak ettiği karşılığı alamamasına neden oluyor. Son beş yılda işçilik ücretleri %400’ün üzerinde artarken, enflasyon %260, döviz kuru ise %160 yükseldi. Sanayide giydirilmiş maliyetlerle çalışan bir işçinin aylık ücreti 2000 dolara yaklaştı. Çalışanlar düşük ücretten yakınırken, sanayicimiz ise bordrodan vergiye, enerji faturalarından yüksek ticari kredi faizlerine kadar uzanan ağır mali yükün altında ayakta kalmaya çalışıyor. Sistem kaynaklı bu çelişkinin çözülmesi, üretimin sürdürülebilirliği ve toplumsal refah için büyük önem taşıyor. Bu noktada, gelir vergisi basamakları ve oranlarının yeniden düzenlenmesi, çalışanlarımızın net ücretlerinde artış sağlanması açısından önemli bir adım olacaktır.”
Başkan Ardıç’ın gündeminde kayıt dışı ile mücadele için Organize Sanayi Bölgelerinin girişlerinde vergi denetimleri yapılması yönündeki uygulama da vardı. Sanayicilerin zorlu koşullar altında üretime devam etmek için büyük çaba harcadığına dikkat çeken Ardıç, şu değerlendirmede bulundu:
“Böyle bir ortamda Organize Sanayi Bölgelerine vergi memurlarının gönderilmesi, kayıt dışı ekonomiyle mücadelede gerçekten etkili bir çözüm olabilir mi? Bunu, şiddetli bir fırtınada dümeni devralan kaptanı sorgulamak gibi değerlendiriyorum. Kayıt dışı ile mücadeleyi elbette son derece önemsiyor ve destekliyoruz; nitekim bu konudaki hassasiyetimizi daha önce de pek çok kez dile getirdik. Ancak bu mücadelenin alanı, Organize Sanayi Bölgeleri gibi tüm giriş ve çıkışların kayıt altında olduğu üretim merkezleri olmamalıdır. Asıl odaklanılması gereken yerler; fatura kesmeyen hizmet işletmeleri, IBAN üzerinden kayıt dışı tahsilat yapanlar ve resmi işlemlerde düşük bedel gösteren satıcılardır. Zor koşullarda üretim, istihdam ve ihracat için büyük emek harcayan sanayicilerimizin faaliyet gösterdiği OSB’lerde vergi denetimiyle baskı oluşturmak, kayıt dışılıkla mücadeleye katkı sunmaktan çok, üretim motivasyonuna zarar verebilir ve işleyişin yavaşlamasına yol açabilir.”
Başkan Ardıç, Yurt içi ÜFE oranının %22.5, ticari kredi faizlerinin ise %60’ın üzerinde seyrettiği zorlu koşullarda üretmeye devam eden tüm sanayicilerin takdir ve teşekküre şayan olduğunu belirtti.
Reel sektörü destekleme çalışmaları çerçevesinde hazırlanan yeni kefalet paketi kapsamında, imalatçı KOBİ’lere yaklaşık 30 milyar lira kredi imkânı sağlanacağını belirten Başkan Ardıç, “Bu değerli destekleri için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımı sunuyorum” dedi.
KOBİ tanıtımın da güncellenmesi gerektiğini söyleyen Başkan Ardıç, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bildiğiniz üzere Avrupa Birliği ile uyumlu KOBİ tanımı getiren yönetmelik 25 Mayıs 2023 tarihinde yürürlüğe girdi. Buna göre yıllık çalışan sayısı 250’den az olan, yıllık cirosu veya mali bilançosu 500 milyon Türk Lirasını aşmayan işletmeleri KOBİ olarak tanımlıyoruz. Örnek aldığımız Avrupa Birliği’nde ise bu rakam ciro için 50 milyon Euro, mali bilanço için ise 43 milyon Euro. Yani bizdekinin neredeyse 4 katı. KOBİ tanımımızın güncellenmesi artık kaçınılmaz olmuştur. 500 milyon Türk Lirası olan rakam, Avrupa Birliği tanıtımındaki miktara ya da en azından onun yarısına, yani 1 milyar Türk Lirası’na çıkarılmalıdır. Son iki yılda yaşadığımız enflasyon oranları da dikkate alındığında, bu güncelleme bir zorunluluk haline gelmiştir.”
Reel sektörün finansman ihtiyacının büyüklüğü dikkat alındığında, desteklerin daha geniş kapsamlı adımlarla tamamlanmasının faydalı olacağını söyleyen Ardıç, “Güçlü sermaye yapısına sahip bankacılık sektörümüzün, reel sektöre kredi akışını hızlandırmaya yönelik ilave mekanizmaları devreye alması, üretim ve istihdam açısından kritik önemdedir. Bu çerçevede, nefes kredilerinin yeniden uygulanması ve Merkez Bankası’nın selektif kredi politikalarının daha etkin hale getirilmesi, sanayimizin sürdürülebilir büyümesine önemli katkılar sağlayacaktır.
Mart ayının ikinci yarısında finansal piyasalarımızda meydana gelen dalgalanmanın, ekonomi yönetiminin ve Merkez Bankası’nın zamanında ve kararlı adımları sayesinde yatıştığını söyleyen Başkan Ardıç, enflasyonla mücadeleye ilişkin de şu değerlendirmede bulundu:
“Enflasyonla mücadelede yalnızca talep tarafına odaklanmanın yeterli olmayacağını da belirtmek istiyorum. Arz tarafının güçlü tutulması da en az talep yönetimi kadar önemlidir. Arzda yaşanacak şokların hem ilave enflasyonist bir etkiye neden olacağı hem de istihdamı olumsuz etkileyerek işsizliği artırabileceği unutulmamalıdır.
Diğer yandan, enflasyonla mücadelede sadece para politikası ve yüksek faiz uygulamaları ile başarılı olamayacağımızın farkına varmamız gerekiyor. Bu sürecin maliye politikalarıyla desteklenmesi, bütçe disiplini ve yapısal reformlara yönelik somut bir takvimle güçlendirilmesi, enflasyonla mücadelenin etkinliği açısından büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, enflasyonla mücadelede istenen sonuçlara ulaşmamız güçleşebilir. Bir başka önemli konu ise enflasyon beklentileri arasındaki farklardır. 12 ay sonrası için piyasalar enflasyonu %25 civarında beklerken, reel sektör bu oranı %41 olarak görmekte, vatandaşlarımız beklentisi ise %60’a yaklaşmaktadır. Bu tablo, reel sektörün ve vatandaşlarımızın enflasyonun düşeceğine dair yeterince ikna olmadığını ortaya koymaktadır. Enflasyonla mücadele politikasının şeffaf ve topluma güven verecek şekilde tasarlanması büyük önem taşımaktadır. İnandırıcılığı yüksek bir politika tasarımı, mücadelenin başarısını doğrudan etkileyecektir.”
TÜİK’in açıkladığı yılın ilk çeyreğindeki yüzde 8,2’lik işsizlik oranına da değinen Başkan Ardıç, “Atıl işsizlik oranımız son 2 yılda %21’den 28,5’e yükseldi. Bu oran, işgücü piyasasında derin yapısal sorunlara işaret ediyor. 5 milyon 37 bin kişi iş bulma ümidini kaybettiği için ya da diğer gerekçelerle çalışmadığı halde iş aramıyor” dedi.
Ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin oranının yüzde 26 olduğuna dikkat çeken Başkan Ardıç, şöyle devam etti:
Ülkemiz nüfusunun yaklaşık %10’u üniversite öğrencisi görünüyor. Bu oran Avrupa ülkelerinde %2’ye kadar düşmektedir. TÜİK verilerine göre, üniversite mezunlarının %24,9’u işsizdir. Ülkemizde her üç işsizden biri üniversite diplomalı… Mezun oluyorlar ama diplomayı çerçeveletmek dışında kullanacakları bir yer yok. “Her şehre bir üniversite” bakış açısı ile üniversitelerin niceliğini artırmak yerine mevcut üniversite ve meslek yüksekokullarının niteliği artırmak zorundayız. “Her şehre bir üniversite” değil, “Her gence bir iş” vizyonuna geçmeliyiz.
İşgücü piyasalarında yükseköğretim mezunlarının sayısının ihtiyaç duyulandan fazla artması, daha önce de defalarca gündeme getirdiğimiz beceri uyuşmazlığına neden oluyor.
Üretimin iş gücü talebi ile piyasadaki iş gücü arzı birbiriyle örtüşmüyor. Üniversite diplomalarının değer kaybetmesine ve mezunların kendi alanları dışında daha düşük beceri gerektiren işlerde rekabet etmesine neden oluyor. Beşeri sermayemizi etkin kullanamıyoruz. Bu durum hem gençlerimizin umudu kırıyor hem de ekonominin verimliliğini baltalıyor.”
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız tarafından hazırlanan 2030 Sanayi ve Teknoloji Strateji Belgesi kapsamında yer alan Sanayi ve Teknoloji Kolejleri projesini de değerlendiren Başkan Ardıç, “Son derece vizyoner ve stratejik bir adım olarak görüyoruz. Üretimle iç içe, sektörün ihtiyaçlarına duyarlı ve paydaşların katkısıyla şekillenecek bu yenilikçi eğitim modeli, sanayimizin geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Nitelikli iş gücünün yetiştirilmesine doğrudan katkı sunacak bu kolejlerin, üretimde verimliliği artıracağına ve gençlerimizin sanayiyle daha güçlü bağlar kurmasına öncülük edeceğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Başkan Ardıç, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2024 Araştırması’nda ASO üyesi 50 firmanın listede yer almasından da büyük bir gurur duyduklarını belirterek, “Ankara’mızın ve ülkemizin ekonomisine değer katan tüm firmalarımızı yürekten tebrik ediyor, başarılarının katlanarak artmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.
ASO Başkanı Ardıç, konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Evet, koşullar zor, yol engebeli. Ama biz, bu topraklarda yılgınlığı asla kabul etmeyen bir geleneğin mirasçılarıyız. Yokluklar içinde verilen Milli Mücadeleyi zaferle taçlandırmış; ardından, Cumhuriyetin ilk yıllarında küllerinden yeniden doğarak sanayileşme hamleleriyle çağdaş bir ülke inşa etmiş bir milletiz. Bizler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Endüstrileşmek en büyük milli davalarımızdandır” sözü doğrultusunda, üretimin ve kalkınmanın ne denli stratejik bir değer olduğunu çok iyi biliyoruz. Yeter ki inanalım, yeter ki omuz omuza verip birlikte yürüyelim… Çünkü biz birlikte güçlüyüz, birlikte başarırız.”