ANKARA-BHA
Türkiye’yi etkisi altına alan sıcak hava dalgası yaşamı olumsuz etkiliyor. Son günlerde yurt genelinde 40 dereceyi aşan hava sıcaklıklarıyla birlikte “Afrika sıcakları” ifadesi yeniden gündeme taşındı. Uzmanlar, bu kavurucu dalganın kaynağı olarak Afrika kıtasını gösteriyor.
“Afrika sıcağı” ya da “çöl sıcağı” olarak adlandırılan bu sıcak hava akımları, Türkiye’de yalnızca birkaç gün etkili olsa da Afrika’nın bazı bölgelerinde aylar boyunca sürebiliyor. Afrika kıtası, dünyanın en sıcak yerlerine ev sahipliği yapıyor. Özellikle Sahra Çölü, Etiyopya, Eritre ve Cibuti sınırında yer alan Danakil Çöküntüsü ile Sahel kuşağı, aşırı sıcaklıkların en yoğun görüldüğü bölgeler arasında öne çıkıyor.
“Yeryüzünün cehennemi” olarak anılan Danakil Çöküntüsü, yıl boyunca süren aşırı sıcak ve kurak havasıyla dikkat çekiyor. Bölgedeki sıcaklık, yıllık ortalamada 35 derece civarında seyrediyor ancak zaman zaman 50 dereceye yaklaşıyor. Bu özelliğiyle Danakil, dünyanın “yaşanabilir en sıcak yeri” olarak kabul ediliyor.
Afrika kıtasında kayıtlara geçen en yüksek sıcaklıklardan biri 1931’de Tunus’un Kebili kentinde 55 derece olarak ölçüldü. Sudan’ın Vadi Halfa kenti ve Etiyopya’nın Danakil Vadisi de yıl boyunca 50 dereceye yaklaşan sıcaklık değerleriyle biliniyor. Öte yandan, 1922’de Libya’nın El Aziziye kentinde kaydedilen 58 derecelik sıcaklık, ölçüm hatası nedeniyle geçersiz sayılıyor.
Afrika’nın kuzeyindeki çöl bölgelerinde gündüz sıcaklıkları 45-50 dereceye kadar çıkarken, gece saatlerinde ciddi sıcaklık düşüşleri yaşanıyor. Nem oranının düşük olması, buharlaşmayı artırarak kuraklık riskini derinleştiriyor.
Orta ve ekvatoral Afrika’da, Kongo, Kamerun, Gabon ve Ekvator Ginesi gibi ülkelerde ise sıcaklıklar 25-30 derece arasında seyrediyor. Ancak bu bölgelerde nem oranı oldukça yüksek ve yıl boyunca sıcak, yağışlı bir hava hâkim. 2024-2025 döneminde Burundi, Komorlar, Kongo, Gabon ve Ruanda dahil birçok ülkede 90 günden fazla “aşırı sıcak gün” yaşandı. Bu ülkelerde yılın üçte biri, geçmiş 30 yılın en sıcak günlerinden bile daha yüksek sıcaklıklarla geçti.
Doğu Afrika’daki dağlık alanlarda daha ılıman iklim koşulları gözlenirken, Güney Afrika’da mevsimsel farklılıklar belirgin. Özellikle dağlık bölgelerde yaz aylarında bile serin hava etkili olabiliyor.
Afrika kıtası, 2024 yılında dünya genelinde kaydedilen 67 aşırı sıcaklık olayının 14’ünü yaşadı. Bu olaylar; tarımda verim kaybına, yapıların zarar görmesine ve günlük hayatın sekteye uğramasına neden oldu. 54 Afrika ülkesinden 42’si, bu sıcak hava dalgalarından doğrudan etkilendi.
Sıcaklık artışı, yıl boyunca tarımı, iş gücünü ve eğitim faaliyetlerini de sekteye uğrattı. Aralık 2024’te Batı ve Orta Afrika’da yaşanan sıcak hava dalgası, iklim değişikliğinin etkisiyle en az 15 kat daha olası hale geldi. Şubat ayında Güney Sudan’da aşırı sıcak nedeniyle okullar iki hafta süreyle kapatıldı; bazı öğrenciler sıcak çarpması nedeniyle baygınlık geçirdi.
Halkın dışarı çıkmaması, bol su tüketmesi yönünde yapılan uyarılar, altyapı yetersizlikleri nedeniyle yeterince karşılık bulamadı. Birçok evde klima, vantilatör ya da temiz içme suyu bulunmuyor.
Afrika’dan gelen sıcak hava dalgası, Türkiye’de özellikle İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde etkili oluyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre bazı şehirlerde sıcaklık 45 dereceyi aştı.
Uzmanlar, iklim değişikliğiyle birlikte bu tür sıcaklıkların önümüzdeki yıllarda daha sık yaşanacağını öngörüyor. Çölleşmenin özellikle Sahel kuşağı gibi geçiş bölgelerinde hızla yayılması, sıcak hava akımlarının ulaştığı coğrafyaları da doğrudan etkiliyor.
2024 yılında Atlantik Okyanusu ve Akdeniz’deki deniz yüzeyi sıcaklıkları, şimdiye kadarki en yüksek seviyelere ulaştı. Ocak-Nisan döneminde yaklaşık 30 milyon kilometrekarelik deniz alanı “denizel sıcak hava dalgaları”ndan etkilendi. Bu, 1993’ten bu yana en geniş etki alanı olarak kaydedildi.
Yüksek deniz sıcaklıkları, deniz ekosistemlerini bozarken tropik fırtınaların şiddetlenmesine yol açıyor. Deniz seviyesinin yükselmesiyle birlikte kıyı bölgeleri ciddi risk altına giriyor.
Artan sıcaklıklar hem insan sağlığını hem de tarımsal üretimi tehdit ederken, uzmanlar küresel iklim politikalarının acilen yeniden yapılandırılması gerektiğine dikkat çekiyor.